Bodrum’a taşınmadan önce; bir yıldan uzun zamandır Bodrum’da yaşayıp, artık gezmeyi-görmeyi, Bodrum’u keşfetmeyi bırakmış bir sürü “Bodrumlu” ile karşılaşmış, şaşkınlığımı gizleyememiştim. 😣 “Nasıl olsa dükkan benim, istediğim zaman gezerim” üşengeçliğine kapılıp evden çıkmamak, veya hep aynı yerlere gider hale gelmek çok doğal bir eğilim olduğu için, o gün bugündür en büyük korkum bu desem yeridir!
Birkaç gün önce yazdığım şu yazıda içimi döktüğüm gibi, Bodrum’da yaşıyorsanız bu artık Bodrum’da tatilde olmadığınız anlamına geliyor ve günlük rutinler yakanızı bırakmayıp o tatilci ruhunu ıskalamanıza neden olabiliyor. 😁 Ama bu, haftada 1 gün de olsa kendinize mini bir gezi rotası çizip, Bodrum’un başka bir yerinde günübirlik tatile çıkamayacağınız anlamına gelmiyor! 😇
Geçtiğimiz pazar günü, aramızda Yalıçiftlik‘i henüz görmemiş taze Bodrumlu arkadaşlarımız olması bahanesiyle, ufak bir Kızılağaç-Yalıçiftlik turu düzenlemeye karar verdik. Ben bir gün önceden dersime çalıştım, rotamızı çıkardım. Hevesime hakim olamadığım için yazdığım her durağa yetişecek vaktimiz olmadı ama; sadece yarısını gezmeyi başararak bile dolu dolu, nefisler nefisi bir gün geçirdik. Size de tavsiye etmek adına, belki sormaya-okumaya-araştırmaya üşenirsiniz diye bundan sonra bu mini Bodrum gezi rehberlerimizi bloga da eklemeye karar verdim. 😇 Okumakla-fotoğraflara bakmakla kalmayıp, yazının ortasında bir yerde arabaya atlamanız umuduyla, hazırsanız başlıyoruz… 😎
İlk durağımız: Kızılağaç
Kızılağaç, genelde şu mis gibi ağaç ağaç yollarından geçip gittiğimiz; pek gezmediğimiz yer. Ben Kızılağaç’a ilk kez Bodrum Deve Güreşi Festivali vesilesiyle gitmiştim; Bodrum Arena Motosiklet Parkuru da burada yer aldığı için, sizin de yolunuzun düşmüş olduğunu tahmin ediyorum. Adını 2007 yılında çıkan yangında büyük bir bölümü yanmış olan kızılçam ormanlarından alan Kızılağaç‘ın yolları hep yemyeşil; içi şirin mi şirin köy. 💚
Turumuza sabahın bir vakti başlayınca (size de aynısını yapmayı tavsiye ederim) ilk sorumuz “Kızılağaç’ta nerede kahvaltı yapılır?” oldu tabii. Kızılağaç’ta kahvaltısıyla ünlü, yine yemyeşil iki yer varmış: Kızılağaç Et Mangal ve Papara Köy Sofrası. Biz bu sefer Papara Köy Sofrası‘nı seçtik.
Turumuzun Anneler Günü’ne denk gelmesinden midir bilinmez, Papara Köy Sofrası Bodrum’un tüm kahvaltıcılarından daha dolu, daha şenlikliydi. Özellikle miniklerin oynaması için kocaman açık alanları olması itibarıyla çocuklu -ve köpekli 😇- ailelere kesinlikle tavsiye edebileceğim bir yer. En kalabalık haliyle bile ortamı çok dinlendirici; serpme kahvaltısı gayet başarılı. 👍🏻
Biz ortamı güzel bulunca kahvaltı faslını uzattıkça uzattık; program şaşınca da Kızılağaç’ta uğramak istediğim yerleri atlayıp, turumuzun doğa temalı duraklarına öncelik vermek durumunda kaldık. Bahsettiğim durakları yine de buraya not düşeyim, meraklısına lazım olur: Her pazar kurulan Kızılağaç Pazarı‘nı gezebilirsiniz; Bodrum Şarapçılık isimli uzaktan gayet tatlı görünen şarap mağazasına uğrayıp hafta sonu alışverişi yapabilirsiniz; Toplar Mahallesi‘ne geçip, Moğollar’ın efsane davulcusu Engin Yörükoğlu‘nun son yıllarını geçirdiği, bugün müzeye dönüştürülmüş olan evini, Yörükoğlu Müzik ve Sanat Evi‘ni ziyaret edebilirsiniz.
2. durağımız: Alazeytin
Alazeytin, Kızılağaç Pınardağ mevkiinde bulunan bir köy. Çiftlik Köyü (Yalıçiftlik’in yalı olmayan tarafı, yani köy içi) tarafından Gerenkuyu koyuna doğru inerken sol tarafta, dikkat ederseniz görebileceğiniz minicik bir tabelası var. Bu toprak yoldan girince, zeytin ağaçları arasında geçen 20 dakikalık bir yürüyüşle, tepedeki “Syangela” şehri kalıntılarına ulaşılabiliyor.
Syangela‘dan geriye aslında çok bir şey kalmamış, ama yine de gitmişken görmeye değer tabii. Gel gör ki, değil Syangela kalıntılarını, Alazeytin’i bile işaret eden gözle görülür bir yol tabelası olmayınca, arabayla geldiği için toprak yolu kaçıran ekibimiz her zamanki gibi kaybolmayı başardı! 😊 Kaybolmak diyorum ama, kendimizi kaybettik desek sanırım daha yerinde bir tabir olacak; çünkü kalıntı aramak için dört dönmekle başlayan dağ yolu yolculuğumuz, muntazaman durup yemyeşil manzaralara, kusursuz sessizliğe hayran kalma ritüellerimiz yüzünden bir miktar sekteye uğradı aslında. 💚 (Kaybolmak iyidir, her zaman tavsiye ederiz.)
3. durağımız: Gerenkuyu
Alazeytin’e saptığımız yola geri dönüp, zaten çok yakın bir mesafede olan Gerenkuyu koyuna geçtik. Meğer burada, hemen sahil şeridinin yukarısında kalan minik arazide çılgın bir piknik ve mangal ortamı varmış! Demek Bodrum’da sadece portatif sandalyeleri değil, mangal ekipmanlarını da bagajda tutmak lazım; nereden ne çıkacağı belli olmuyor…
Şansımıza hava bir anda kapayınca denize giremedik ama, Gerenkuyu sahilinde boydan boya yürüdük, göl kıvamındaki billur ötesi denizde taş sektirdik, dev Ağaoğlu tabelasına bakıp “birkaç seneye burası ne halde olur” ahları çektik. 😕 Gerenkuyu‘nun henüz turist doluşmamış halini ve denizini çok sevdik. 💙
4. durağımız: Kargıcak Koyu
Kargıcak Koyu, Pabuç Burnu ile Kara Burun arasında kalan mucizevi bir koy. Çarşaf, göl, akvaryum, turkuaz; bir deniz hakkında kullanılabilecek ne kadar övgü sıfatı varsa hepsini sayabileceğiniz bir denize sahip. 💙 Suyu hem tertemiz hem az tuzlu olan bu koyun, neden pek fazla bilinmediğinin ve bir pazar günü nasıl bomboş olabildiğinin cevabı ise, bu yazıya kesinliklikle sığdıramayacağım yol maceramızda gizli. Kargacık Koyu’na ulaşmanızı sağlayan toprak yol o kadar bozuk ki; lastiğinizi patlatma-arabanın alt takımını oracıkta bırakma ihtimaliniz oldukça kuvvetli! 😳
Meçhule gittiğinizi hissettiren o yolu göze alabilirseniz buna gerçekten değdiğini Kargıcak Koyu’na özel şu yazımızda görecesiniz. O kadar ki Kargıcık Koyu birçok kaynakta “karadan ulaşım yok” olarak geçiyor; en kötü ihtimalle tekne turu ile gidebilirsiniz.
Bu arada koyda üzerinizi değiştirebileceğiniz, yok efendim içecek filan alabileceğiniz bir tesis filan olmadığını belirtelim. Sanırım köylülerin işlettiği minik teknecikler bazı servisler yapıyormuş ama siz yine de hazırlıklı gidiniz. 😇 (Bagaja bir soğutucu dolusu içecek de eklenecek.)
Son durağımız: Yalıçiftlik
Kargıcak Koyu‘na ilk görüşte aşkımız ansızın açan güneşle birleşince o denizden çıkmayı başaramıyoruz tabii. Pabuç Koyu‘nu keşfetmeye de vaktimiz kalmıyor ve çok bile beklettik diyerek Yalıçiftlik‘e geçiyoruz.
Yalıçiftlik’e geçiyoruz derken; aslında bugün bu koyların Yalıçiftlik’te sayıldığını da belirtelim. Ama bizim Yalıçiftlik sahilden anladığımız şey, ilk göz ağrımız olan, tersanenin oradan uzanan sahil. İlk taşındığımda bir pazar gününü burada geçirerek Hasan’ın Yeri‘nde sezonunu kapamıştık; bu pazar da sezon açılışına denk gelmeyi başardık. 😊
Hasan’ın Yeri‘nde Bodrumlu amcalarla beraber yorgunluk biralarımızı içerek turumuzu tamamladığımızı ilan ettik. Eksik kalan birçok durağımız olduğu için, bir de itiraf ediyoruz, gördüğümüz yerlere bir miktar aşık olduğumuz için, önümüzdeki haftalarda sıcağı sıcağına bir Kızılağaç-Yalıçiftlik çıkartması daha yapmak şart olacak. Bize katılmak veya gözden kaçırdığımız görülesi yerler tavsiye etmek isterseniz mutlaka bekleriz!