Size bu satırları yazdığım saat itibarıyla, 21 Temmuz 2017 Gökova Depremi‘nin üzerinden tam 4 gün geçti. 4 gündür, Bodrum‘un sallanmasına paralel olarak ellerimin titremesi de durmak bilmediği için, buraya birkaç cümle yazacak ruh halini de anca toparlayabildim…
20 Temmuz gecesi, önce bütün yarımadanın sokaklarda sabahladığı saatleri; ertesi gün boyunca şiddeti 4’ü defalarca geçen artçı depremleri; sonra da tam “geçti” derken yeniden sarsan bir hafta sonunu kovaladı. Çoğumuzun hala günde 63782 kez deprem takip linkine baktığını, ve artçı depremlerin ısrarla devam ettiğini göz önünde bulundurursak, sanırım henüz deprem psikolojisini tamamen “atlatmış” sayılmayız. Yine de her gün “ucuz atlattık” diyoruz, Bodrumumuzun büyük hasarlar almamış olmasına şükrediyoruz; aynı deprem başka bir yerde yaşansa olabilecekleri çok iyi tahmin ettiğimiz için şanslı olduğumuzu hissediyoruz. 🙏🏼
Bodrum’da deprem gecesi
Tüm bunları anca anca yapabiliyoruz tabii. O gece saat 01:31‘de, 6.6 şiddetiyle sarsıldığımızda bizi neyin beklediğini öngörmemiz çok zordu. Sanırım eğlence, tatil, mutluluk, huzur gibi kelimelerle özdeşleşmiş yarımadanın bu kadar korktuğu çok az olmuştu…
Deprem anında biz rakıdan yeni kalkmış, Kule‘ye geçmiştik. Tam kapının girişindeki masadayız; siparişlerimizi vereli henüz saniyeler olmuş. Her nasılsa hepimizin o anla ilgili tasviri aşağı yukarı aynı. O an, bastığımız yer sanki bizi içine çekti, sonra da geri fırlattı. O kadar bilmediğim bir his ki, ne oldu paniğiyle yanımdaki arkadaşlarımdan biriyle göz göze geldim, dudaklarından “deprem” kelimesini okudum ve elektrik gitti. Benim için hikayenin sonraki dakikaları yok. 😱
Küçük çaplı bir şok geçirmemin, ve Bodrum Depremi’nden ortalama bir Bodrumludan daha fazla etkilenmemin sebebi; aslında bunun benim ilk gerçek depremim olması. İstanbullu hayatımda hiçbir depremi hissetmeyişimle ünlüydüm. Uyurken üzerime yağan panolar olmasa 99 depremini bile hissetmeyecektim. 😳 Depremin nasıl bir şey olduğunu, ucundan kıyısından, ilk kez Bodrum’a taşındığımda deneyimlemiştim…
“Bodrum’da yaşayacaksan, depreme alışacaksın”
Henüz taşınalı 3 ay olmuş, aylardan şubat, depremlerden 3.8. “İlk defa bir depremi hissettim!!!” diye heyecanla bu blogun Facebook sayfasına yazmıştım. Kıdemli Bodrumlulardan biri, “Merak etmeyin, ilk zamanlar en ufak sallantıyı hissedersiniz, sonra alışırsınız, sizin için normal bir şey haline gelir” diye imdadıma yetişmişti. Muntazaman, küçük küçük depremlerle sallanmak, Bodrum’da yaşamanın kabullenmeniz gereken bir gerçeği.
O günden bugüne birçok depremi ufaktan ben de hissettim, ama bu seferki başka. 😣 Sonradan dinlediğim kişisel deprem hikayeme göre; Kule’nin tam kapısının önündeki o masada, şokla boş bakmak arası bir yerde kalakalmışım. Panikle kapıya hücum eden çılgın kalabalık üzerimden geçmek üzereyken birileri beni o donduğum andan çekip çıkarmış; az kalsın bir deprem klasiği olan “panikten yaralananlar kervanı” beni önüne katacakmış. 😳
Kendime geldiğimde, önce o anda Bitez‘deki evlerinde olan ailemi aradım. Annemin hali hazırda bir miktar deprem fobisi var. Bodrum merkezden onların yanına doğru yola çıktık. Herkes sokaklarda: kaotik bir şekilde kaçış gazına basan bir sürü araba, ambulans sesleri, kornalar, gerçek bir panik ortamı. Sonradan öğreniyoruz ki, o anda arabasına atlayan birçok tatilci akın akın Bodrum‘dan kaçıyor. Ertesi sabah Bodrum Otogarı da, Bodrum-Milas Havalimanı da full çekiyor…
“Deniz nerede?”
Bitez’e dönelim. Cesur Kedi iyi, bizim evde kırılan birkaç şey dışında hasar yok. Annemlerde de öyle. 🙏🏼
Biz sitede komşularla beraber sabahlarken, ekipten bir tayfa da Bitez sahilinde. Sahile indikleri anda içlerinden biri “DENİZ NEREDE?!” diyor. Deniz yok. 😳 Deniz çekilmiş, sonra o medyada “tsunami” olarak geçen şey oluyor, mekanların içine doluyor.
Bir başka arkadaşımız, Akyarlar‘daki evinde, üst kattan üzerine düşen balkon parçaları ile ciddi anlamda yaralanıyor. Sonraki günlerde birçok artçının da merkezi olacak Akyarlar tarafı depremi epey zor geçiriyor. 🙁
Gümbet‘te şezlonglar-masalar denizde yüzüyor, tekneler karaya vurup zarar görüyor; oteller su doluyor.
Belediye Meydanı‘nda, Bitez‘de, Ortakent‘te camilerde birtakım hasarlar oluşuyor. Sanırım Yalıçiftlik‘teki tarihi bir kilise, bir de değirmen yıkılıyor. Bodrum Devlet Hastanesi‘nde çatlaklar oluşunca acildeki hastalar bahçeye taşınıyor. Can kaybı yok. 🙏🏼
Bilirkişiler aynı depremin İstanbul’da olsa çok çok büyük kayıplara yol açabileceğini söylüyor. Mimari yapısı ve kayalık zemini sayesinde, Bodrum depremi ucuz atlatıyor. Aynı depremi yaşayan sevgili komşumuz Kos, ne yazık ki bizim kadar şanslı olmuyor…
Pray For Kos
O sırada Kos Adası’nda, Defterdar İbrahim Efendi Cami‘nin minaresi yıkılıyor; Elefterias Meydanı’nın tatlı kafelerinde oturan biri Türk iki tatilci hayatını kaybediyor. En sevdiğim barlar sokağındaki mekanlardan bazılarının tavanı çöküyor, yaralı sayısı 100’ü geçiyor. Ertesi günler boyunca, Bodrum feribotları Kos’tan hastanelerimize yaralı taşıdıkça içimde hep bir şeyler parçalanıyor.
Bir sonraki hafta sonu için Kos biletim var. Kos benim için başka bir yer, bilen biliyor. Şimdi bir yanım “orada da olabilirdin” diyor, bir yanım orada olmak istiyor ama kaldırabilir miyim emin olamıyor… 😥
Bodrum’da artçı günler…
Tüm bu haberlerin gelmeyi başladığı ertesi gün, daha da zor geçiyor. Depremin şokunu atlatamamış Bodrum ahalisi olarak, bu kez Ege’yi yarım saatte bir sallayan artçı depremlerle yaşamaya başlıyoruz. Aralıksız sallandıkça sinirlerimiz de bozulmaya başlıyor; benim gibi depremden bir tık daha fazla etkilenmiş olanlara her an sallanıyormuşuz gibi geliyor. Bilirkişiler bu depremlerin 1 ay kadar sürebileceğini söylüyor…
Geçtiğimiz hafta sonundan itibaren, Bodrum’da yaşayanlar gerçekten de depremle yaşamaya alışıyor. Adına “normale döndük” deniyor. Hayat yeniden devam ediyor. Şu sıralar “Deprem Türkiye’nin gerçeği” sloganına alışmaya çalışıyorum ama, Bodrum’un en önemli gerçeği “turizm” olunca, bana kalırsa fazla hızlı, biraz yapay bir şekilde devam ediyor. Kendi adıma konuşuyorum; sevgili sosyal medyalarımızdaki “gelin beraber sallanalım”, “Bodrum yıkılıyor”, “eğleneceye devam” gibi paylaşımlar, burada yaşayan biri olarak bende baş dönmesi etkisi yaratıyor. 😖
Tam bu satırlar yazılırken düşen habere göre, sadece dün boyunca yaşanan Ege Denizi, Gökova Körfezi, Kos adası ve Bodrum merkezli artçı deprem sayısı yaklaşık 100. Bu artçıların iyi bir şey olduğunu, enerjiyi yavaş yavaş tükettiklerini, büyük bir deprem daha beklenmediğini artık biliyoruz. Başa dönersek, hissettiğim ilk depremde bana öğütlendiği gibi, Ege depremlerine alışmamız gerektiğini de.
Tüm bu yaşananların ardından bildiğim bir diğer şey de, Bodrum’da yaşamanın Bodrum’a taşınmak kadar kolay olmadığı. Gelenin bilerek gelmesi için sık sık bahsettiğimiz tüm o zorluklar, Bodrum’un onu koşulsuz sevenleri ayırt etmek için uyguladığı bir çeşit doğal seleksiyon yöntemi filan olmalı.🤔
Bu benim 2 yıllık Bodrumlu hayatımda yaşadığım 2. afet. Tam da buraya yerleşmek üzere geldiğim gün Bodrum’un altını üstüne getiren sel felaketinin hikayesini biliyorsunuz. (Okumaya yeni başlayanlar için bu blogun ilk yazısının linkini şuraya bırakıyorum) Hikayenin sonunda kendi kendime “sellerden geçersen, su yolunu bulur” diyorum. Bodrum’a güveniyorum. 💙
Bugün bir kez daha, iyi günde-kötü günde, Bodrum’a aşık kalma hakkımı kullanmak istiyorum.
Eğer şimdi uyumayı başarabilirsem, yarın sabah uyandığımda ben de normale döneceğim; rakı balkonumdan bu yazıda anlattıklarıma inat huzurlu bir Bitez manzarası fotoğrafı çekeceğim.
Altına “her şey yolunda” yazacağım. Çünkü Bodrum’dayım. 🙏🏼