Bodrum, Kos, Bağdat Caddesi ve Yeni Yıl Dilekleri

Bir Bodrum'a Taşınma Hikayesi
Gökçe Devecioğlu
Bodrumluculuk

Uzun zamandır buraya kişisel bir şeyler yazmıyorum. Blog dediğimiz şey aslında “günlük” ya; günlük yazmak da bir çeşit terapi aslında, ama bir türlü başaramıyorum. 2016’nın bitmesine birkaç gün kala, neredeyse bir haftadan sonra bu sabah yeniden Bodrum’da uyanınca, içimden de nihayet başka bir şeyler yazmak geliyor…

Bir hafta dediğim şey, aslında “tatil” olmamakla beraber (iş yoğunluğum her yerde peşimde!), kendime ısmarladığım bir yılbaşı seyahati. Facebook-Instagram dolaylarından takipte olanlar biliyor; adına “yılbaşı turnesi” dedim; kendimi zorla şu bir türlü yaklaşamadığım yılbaşı ruhuna, kıpır kıpır yeni yıl hislerine sokmak istedim. Çünkü demin bahsettiğim yazamama mevzusu, yatışmak bilmeyen acı gündemlerimizden dolayı hiçbirimizin pek keyfinin olmadığı bir senenin ardından, en klişesinden, elimin gitmemesinden. 😔 Ama dürüst olmak gerekirse biraz da, tam da böyle günlerde, gelecekten umutlu olma hakkımı kullanmaya çekindiğimden. 😳

Birkaç gün sonra ise önümüzde yeni bir yıl var; yani “gelecek” var; aslında yılın en umutlu olmamız, kişisel hayatlarımız hakkında kararlar almamız, dilekler tutmamız gereken zamanı var. Işıl ışıl süslenmiş sokaklara, ağaçlara bakıp; hala hayaller kurabiliyor olmamız gereken dönemler bunlar.

2016 denen tatsız yılın son ayı da birbirinden üzücü gündemlerini koruyunca, haliyle herkes gibi benim de ruh halim gitgide dağıldıkça, biraz tüm bunların içinden çıkıp kendi kendime terapi yapmak istedim aslında. Gerçek hayattan çıkıp şu neşeli Noel romantik-komedilerinin içinde olmak iyi bir fikir olabilirdi. En yakınımda, tesadüfe bakın ki, kendimi en son iyi hissettiğim yer olan Yunan Adaları vardı; o zaman mini yeni yıl terapisi turnem tam Noel hafta sonu, Kos’tan başlayacaktı…

Kos’ta Noel

Bodrum, İstanbul’da yaşarken ne zaman kötü kafalara girsem kaçtığım yerdi benim. Bodrum’da yaşayınca da, gerçek hayat gereği her şeyin her zaman toz mavi olamadığı zamanlarda, Bodrum’daki evimden kimbilir kaç kez “Şu an Bodrum’a kaçmaya ihtiyacım var!” diye ne yapacağımı bilemedim! 🙄 Tecrübeyi sabitlemişken söyleyeyim; aşık olduğunuz, size kendinizi en iyi hissettiren yere bile taşınmış olsanız, her zaman gerçek hayatınızdan “kaçış” mesafesinde olan başka bir yere ihtiyaç duyacaksınız. Benimkini, tam da öyle zamanlarda balkonumdan karşıya bakıp, gözümün dalmasına engel olamadığım Kos ilan ettim. Sanırım biraz alışkanlıktan, biraz da bir zamanlar “Bodrum” dediğim şeyin yerine koyma ihtiyacımdan, adına “yeni hayal” dedim…

Sıradaki duble karşı kıyılara ve yeni hayaller bulanlara gelsin mi? 😇 #yamas #komsuculuk #rakibalkonu

A photo posted by Gokce Devecioglu (@gukte) on


Kos’ta film klişeleri saflığında bir Noel sabahı geçirdim; akşamında da kendimi Thalia isimli yerel ötesi bir yerde, aile komedisi tadında bir Noel yemeğinde buluverdim.🤗 Hava buz gibiydi, sokaklar boştu. Bodrum’dan daha boş ve daha soğuktu, ama her geçtiğimiz yerden minik minik yükselen Noel şarkıları, etrafta kimseler olmamasına rağmen sanki birileri o ruhu hissetsin diye süslenmiş olan mekanları ve insanları, Eleftherias meydanındaki panayır havasıyla sıcacık hissettim. 😇

Terapi turnem daha ilk günden işe yaradı. 😇 Bir süredir Bodrum Halk Eğitim’de Yunanca kursuna gidiyordum, ilk gece Psaropoula isimli mütevazı tavernada, kendisi de Türkçe öğrenmeye çalışan tatlı bir hatuna denk geldim; onunla karşılıklı olarak ouzo masasında adeta “vocabulaire” çalışıp kocaman gülümsedim. Ertesi sabah uyandım, kitapçı kitapçı gezip Yunanca kitabı baktım. Birkaç şişe Barbayannilik gazla, yeniden “yeni” bir şeylere heveslenmiş sayıldım. 🤗

Geçen senenin yeni yıl yazısında, Bodrum’da taşınalı 2 ay olmasının verdiği motivasyonla, “yeni” bir hayatın ne kadar sihirli olduğuyla ilgili bir şeyler karalamıştım. Açtım onu bir daha okudum; Bodrum’a da, kurmayı hiç bırakmamız gereken yeni hayallere de yeniden inandım.

Bir sonraki sabah, bu kez geçmişe; Bodrum’dan önceki tüm hayatımın geçtiği, hayatım bildiğim yere uçmaya hazırdım… ✈

Bağdat Caddesi’nde Yılbaşı

Yılbaşı turnemin İstanbul ayağı, aslında başta aile olmak üzere, yeni yıl öncesinde sevdiğim insanları görmek içindi. Birkaç ay önce Fransa’daki yeni hayatına uğurladığım en yakın dostlarımdan biri Caddebostan’daki rakı masamıza geldi. Önce uzak olunca girilen kafaları kapıştırdık; sonra bir büyük daha açıp bu kez eski günlerden değil, gelecek hakkında konuşmaya çalıştık. 👍🏻

Eski günler demişken, Bağdat Caddesi’ni ne kadar özlediğimi fark edip büyük şaşırdığımı da itiraf etmeliyim. Bilen biliyor; Bağdat Caddesi yılbaşında gerçekten bir filme dönüşüyor. 😍 Orada geçirdiğim 3 gün boyunca, taşındığımdan bu yana geçirdiği “dönüşüm” içten içe içimi parçalasa da, “Bağdat Caddesi’nden geriye ne kaldı?” soruma çok kişisel cevaplarım oldu aslında.

Etrafıma baktığımda eskiden Cadde’de göremeyeceğim yüzler görüyor olsam da, her geçtiğim sokakta “burayı da yıkmışlar” diye kalbim kırılıyor olsa da; sahile inip inşaat gürültüsünden uzaklaştığım, bisiklete binen, koşan, birasını yudumlayan insanlar gördüğüm ve “ev hissi” huzuruna yeniden kavuştuğum anda içimden “Cadde bitmez ki ❤ ” diye geçirdim.. Bütün o dev binalar bittiğinde Bağdat Caddesi kimlerin olacak bilmiyorum ama; bizden bir şeylerin, birilerinin her zaman orada kalacağına inanmak istedim… 🙏

İstanbul’da kalan arkadaşlarımdan, ironik bir şekilde, “İstanbul’da artık yaşanmaz” serzenişleri dinledim. Artık pek dışarı çıkmadıklarını, bir araya gelecekleri zaman evlerde buluştuklarını öğrendim. 😳 Bir yandan hepimizin başka başka yerlere dağılmış ve dağılıyor olmasına, masalarımızın boş olmasına üzüldüm; bir yandan “ne güzeliz ki bunca umutsuzluğa gömülme eğiliminin içinde, azimle kendi hayatlarımızla, geleceğimizle, mutluluğumuzla ilgili bir şeyler yapmaya çalışıyoruz” dedim. Mutlu olmak isteyen insanlar oldukça bir yerlerde umut olabileceğine güvendim.


İçimde yaşadığım bunca iniş-çıkış ve çelişkiden mi, özlediğim her şeye yetişmek için oradan oraya koşturmaktan mı; gürültüsünden, trafiğinden, kirli havasından mı bilmiyorum ama, İstanbul yine resmen üzerimden geçti tabii; beni 3 günde 3 ay yataktan çıkamayacak gibi hissettiğim hale getirdi! 😣 Sakincecik, bagaj beklenmeyen, itiş kakışı olmayan, minicik Milas Havalimanı’ma inince ise, bunca yorgunluğa ve beni karşılayan Bodrum yağmuruna rağmen yine şu size hep bahsettiğim “oh!” hissi! 💙

Yılbaşı Turnesinden Bodrum’a Getirdiğim

Yeni Yıl Dilekleri

Öncelikle, terapi turnem bana gerçekten iyi gelmeyi başardığı için, hepimizin zor zamanlarda ruh sağlığımızı korumak adına “off” düğmesine basabilmesini, kendini iyileştirmek için çaba gösterebilmesini diliyorum sanırım…

Mümkünse kimse “yaşanmaz” dediği bir hayatı yaşamasın. Geçmişi özlemek çok güçlü bir his, biliyorum ama; onu yeniden gülümsetecek bir yerlerin, bir şeylerin adını “gelecek” koymaya çalışsın.

Yeni hayaller kuralım, yeni hikayelerin peşine düşelim. “Yeni yıl” adıyla tam önümüzde duran “gelecek”te yaşamak istediğimiz küçük mutluluk anlarını kocaman harflerle gözümüzün önüne asalım, büyük resimden başımızı kaldırınca onları görelim. Yeni bir şeyler öğrenelim; bizi mutlu eden kelimelerin yabancı dillerdeki karşılıklarını ezberleyelim. Yeni yerlere gidelim, eski dostlarla yeni masalarda birleşelim. 🙏

Son zamanlarda morali düştükçe düşen biri olarak, sırf kendimi iyileştirmek için bir “yılbaşı turnesi”ne gittim; bir baktım gerçekten de kendime gelmişim. Mutluluk dediğimiz şeyin kesinlikle mesai istediğine, hele şöyle zamanlarda gerçekten fazlasıyla çabalamamızı gerektirdiğine artık eminim.

Bodrum’da o minik mutluluk anlarının peşinden koşmak için kocaman hayatını bırakıp gelen bir sürü güzel insanla tanıştığıma göre; Bodrum gelecekten umutlu olmak isteyen insanların birleşip çocuklara kendi elleriyle kütüphane yaptıkları bir yer olduğuna göre; Bodrum sokaklarında “Golden Çetesi” ile karşılaştığım zaman değil Türkiye’de, sanki gerçek hayatta değil bir masalın içinde yaşadığımız hissine kapıldığıma göre; 2017’nin daha güzel bir yıl olacağına inanma hakkımı kullanabilirim belki de…

🎄 Herkese her şeyi 2016’da bırakıp yeniden hayallerinin peşinden uçacağı, kişisel mutluluğu için daha fazla mesai yapacağı, çok maddeli “gezilecek-görülecek yerler” listeleriyle ve umutla dolu bir yıl diliyorum. 🎄

2017, Bodrum
Gökçe Devecioğlu
Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Reklam yazarı. 7 yıldır Bodrum'da yaşıyor, Bodrum hakkında yazıyor. Müziğe, güneşe, kitaplara ve değişime inanıyor. Kahkaha desibeli yüksek insanları seviyor. Hayatı film sanıyor.