Hayalleri olmalı insanın, Bodrum’a yerleşmek kadar tatlı ya da şişme bir botla 1000 deniz milini aşacak kadar iddialı. Hayalleri sadece tasarlamakla kalmayıp, hayata geçirenler ise; gözlerimizden kalpler çıkarak bakmamıza ve “valla helal olsun” dememize sebep olanlar. 😍
Hayallerine korkusuzca yelken açmayı başarabilen bir isimle tanışıp, hikayesine ortak olma mutluluğunu yaşadık. 18 Mart’ta küçük bir şişme botla Çınarcık’tan çıkarak, karaya hiç ayak basmadan, Hatay Çevlik Limanı’na gitmeyi hedefleyen Enes Save, geçtiğimiz salı Bodrum’a ulaştı. İlk bakışta fazla gerçek dışı ve çılgınca gelse de; yolculuğun buraya kadarki kısmının gerçekleşmiş olması, sonuna varılabileceği konusunda daha fazla heyecan uyandırıyor.
Meyhane sahibi bir arkadaşımızın Enes Kaptan’a destek vermek adına kurulan bir Karaya Çıkmadan 1000 Deniz Mili grubundan seyri takip ettiğini ve Bodrum’da kendisini karşılamak için haberleştiğini öğrenmemizle başladı her şey. Böyle bir hikayeyi ilk ağızdan dinlemek için koşa koşa gittik. Ne de olsa her gün karşılaşacağımız türden bir cesaret değil…
Kumbahçe Liman’da yaklaşmasını beklerken; önce botun gerçekten nasıl da küçük olduğuna şaşırdık. 😳 Bu kadarcık bir botla; 1000 deniz mili gitmeye karar vermek, gerçek bir meydan okuma. Yaklaşıp botu bağladıktan sonra; dünya tatlısı bir sohbetin içinde bulduk kendimizi.
Deniz insanı olmak…
Çocukluğu Akçay’da geçmiş Enes Kaptan’ın. Denize, doğaya, balığa aşkı orada başlamış ve gördüğümüz gibi büyüyerek de devam etmiş. Aslında hep küçük kasaba yaşamını tercih etmek istediğini ama büyükşehirden bir türlü kopamadığını öğreniyoruz, Bodrum’da yaşadığımız için ne kadar şanslı olduğumuzu bir kez daha hatırlayarak. 😇
Aslında istediği yerde yaşamaya müsait bir işi var; İngilizce-Türkçe tercümeler yapıyor Enes Kaptan. Ama üniversite öğrencisi iki çocuğunun olması, şehir hayatından kopmasına izin vermemiş. En büyük destekçisi eşiyle en son Güllük’te görüştüğünden bahsederken; gözlerinin içi gülüyor. Sevdiklerimizin desteğiyle kolaylaşır bütün yollar, çoğu zaman…
Çekirdek aile olarak yola çıkan Enes Save; kurulan Facebook grubu sayesinde kocaman bir aileye sahip olmuş durumda. Öyle ki; daha yola çıkarken başlayan, “seni şurada karşılayacağız” mesajları atan, tüm yolculuk boyunca yapması gerekenleri söyleyen, haber alınamayınca merak eden sıkı takipçileri var artık. “Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın”, “deniz kızları yoldaşın olsun” gibi aşırı tatlı yorumları görünce; bu süper gruba katılma istediğinize engel olamıyorsunuz. ☺️ Tek başına peşine düştüğü hayaline birçok insanı ortak ederek, her limanda sevgilisi olan denizciler misali, kendini karşılayanlarla hayalinin bir parçasını paylaşmış oluyor. 💙
Tüm bu ilgiye rağmen; Enes Save kendine “denizci” denmesinden hoşlanmıyor, “ben deniz insanıyım, denizci olmak için öğrenmem gereken çok şey var” diyor. Aslında içimizden biri Enes Kaptan. Senin gibi, benim gibi.
Denizle ilgili çok fazla bilgisi olmadan, sadece okuyarak ve izleyerek öğrendiklerini uygulamak için çok zorlu bir yolculuk seçmemiş mi, diye düşünürken; bundan önce daha kısa mesafede, karaya çıkmama kuralı olmayan iki yolculuk daha yaptığını öğreniyoruz.
İlk seyahatinde yine aynı şişme botla İstanbul’dan İzmir Yeni Foça’ya giderek acemiliğini 215 deniz milinde atmaya çalışmış. İkinci yolculuğunda ise; bota yelken yaparak bu yolculukların aslında daha ekonomik bir şekilde de yapılabileceğini fark etmiş.
Seyir başlasın o zaman!
Bu yolculukta artık biraz daha büyük düşünmeye başladığını ve gezelim- görelim gayesinden çok, hayalini kurduğu dünya turunun jeneriğini çekmek olarak gördüğünü söylüyor. Tabii işler o noktaya geldiğinde yol arkadaşı ORSA1 ile değil, herkesin tekne olarak görebileceği gerçek bir deniz aracıyla çıkmak hedefi. Bir yerden başladığında açılır kapılar ve kolaylaşır yollar, yeter ki o ilk adımı atacak cesaretin olsun! 💪
Aslında hikayenin en en başına döndüğümüzde; fiziksel ve zihinsel sınırlarını görmek için yola çıkan, sıradan bir adamla karşılaşıyoruz. Denizle büyük aşk yaşadığını da göz önünde bulundurursak; sınırları zorlamak için en güzel yerin deniz olduğuna karar vermiş. Madem öyle, buyrun sınırlarınızı görelim demiş deniz de…
18 Mart’ta yola çıktıktan sonra; Marmara Adası’nın Asmalı Limanı’na ulaşıncaya dek, tahmini 23 veya 24 Nisan’a kadar her şey yolunda gitmiş. Ama oraya geldiğinde botun patlamasıyla işler biraz karışmaya başlamış. 😣 “Beynim çok kısa sürede şunları düşünmeye başladı” diyor; “suyun üstünde miyiz üstündeyiz, gidiyor muyuz gidiyoruz, batarsak ne olur arkada su kayağı var, o zaman korkacak bir şey yok.” Bu olaydan sonra kendi yaptığı yelkeninden vazgeçme hikayesinde ise; neredeyse ağlayacaktım hüznünü gözlerinde görebiliyoruz. 😌 Arkama baksam devam edemeyebilirdim, botu tamir ettirmek için birkaç gün karaya çıkmak zorunda kaldım ama hiçbir şey vazgeçmeme neden olmadı diyor.
Botun patlamasından daha fazla korktuğu, hatta yolculuk boyunca tek korktuğu anı ise şöyle anlatıyor: “Çeşme’den çıktım, Ovacık Koyu’nun Domuz Burnu Limanı’na yaklaşırken, burunlara özellikle açıktan yaklaşırım, yiyeceğim yumruğu kestirmeye çalışırım, üçleme beşleme diye tabir ettikleri dalgaların içinde kaldım. Su derin değilse dalga kırılır bir metrelik dalga beni alabora etmeye yeter ama derinse sekiz metrelik dalganın içinden yavru ördekler gibi geçerim. Arka arkaya dalgalar gelince, dalgaları böyle küçük bir bot için tehlikeli bir noktadan karşıladım ama başka türlü de ilerleyemezdim. Neyse ki paçayı kurtarmayı başardım. En korktuğum an buydu.”
Bunlar yaşandıktan sonra; zorlukların içinden bir şekilde çıkabilmenin rahatlığı ve denizle çok daha iyi anlaştığını görmenin mutluluğuyla, Enes Save artık bu yolculuğun keyfini çıkarmaya karar vermiş. “Buraya gelene kadar denize çok fazla girmemiştim, herhalde biraz hırs yaptım ve daha hızlı yol almak için etrafıma bakmayı ve bu muhteşem yolculuğun keyfini çıkarmayı unuttum” diyor. Başarıyla çıktığı mücadelenin keyfini yaşamasına sonuna kadar hak vermek lazım. 💛
Karşımıza tanıştığımıza memnun olduğumuz insanlar çıksın…
Enes Save hikayesini öyle bir heyecanla, içtenlikle anlattı ki; dinlerken her anını yaşamış olduk. Kendimizi yerine koyup, bot patladığında “Aman ne yapacağız şimdi” telaşına kapıldık. Gözlerinin içi gülerek anlattığı her an içimizde bir yere dokundu. Hayalleri için yola çıkabilmenin, yolda kalabilmenin, inanmanın ve umutlanmanın önemini hatırladık bir daha. Herkesin göze alamayacağı bir hayal, elde ne varsa onlarla çıkılan bir yolculuk, zorluklar karşısında dimdik ayakta duran bir adam ve bu hayale kendi hayaliymişçesine ortak olan bir sürü insan… Rüzgarın tam kuvvet, istediğimiz yönde esmesi için önce yola çıkmayı göze almak gerekiyormuş; küçücük bir botu olan bir deniz aşığının bize bunu hatırlatması gerekiyormuş. 🙏
Enes Kaptan Bodrum’dan ayrılıp, Gökova’ya doğru yola çıktığında, biz de artık bu hayalin birer parçası ve destekçisi olarak; tanıştığımıza çok memnun olduk. 💙
Heyecanla Hatay’a varmasını bekliyoruz, hayallerimizin hep Bodrum maviliğinde kalması için…
Siz de bu hayalin bir parçası olmak için; Karaya Çıkmadan 1000 Deniz Mili adlı dünya tatlısı insanlardan oluşan Facebook grubunu takip edebilirsiniz. Yolu açık, rüzgarı kolayına olsun!